Hemşire Arzu Başaran Başkıran, ‘Yenidoğan Çetesi’ olarak bilinen suç örgütünden zarar gördüğünü iddia ediyor. Başkıran, daha önce Yenidoğan yoğun bakım servislerinde ve 112 Acil Servis ambulansında çalışıyordu. Kendi yaşadığı deneyimi paylaşırken, 2016 yılında Özel Esencan Hastanesi’nde doğum yaptığını ve bebeğinin sağlıklı bir şekilde dünyaya geldiğini belirtiyor. Ancak, yoğun bakım servisinde bebeğinin durumunda çürüme bulunduğunu ve doktorun bebeğini yaşam destek ünitesinden ayırdığını söylüyor. Bebeği sağlıklı gösteren raporlar verildiği için gerçek durumun gizlendiğini ifade ediyor.
Başkıran, bebeğinin başka bir hastaneye transfer edildiğinde aç bırakıldığını öne sürüyor ve bebeğin ölümünden 21 gün sonra cesedini alabildiğini belirtiyor. Olayın ardından hukuki süreç başlatan Başkıran, önce kovuşturmaya yer olmadığı kararı aldı ancak bu karara itiraz edip davayı açtı. Davada beraat kararı çıkması sonrasında Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne başvurduğunu dile getiriyor ve yaşadığı süreci bir “deli muamelesi” olarak nitelendiriyor.
Arzu Başaran Başkıran, adalet arayışında uzun yıllar yaşadığı haksızlıklara rağmen pes etmeyerek mücadelesini sürdürüyor. Kendisi ve ailesi tarafından yaşanan acı olaylar, yaşamını derinden etkilemiş olsa da, başta bebeği olmak üzere diğer kurbanların da haklarını savunmaya devam ediyor. ‘Yenidoğan Çetesi’ adı verilen suç örgütünün işlediği iddia edilen suçlar, kamuoyunda büyük yankı uyandırmış ve sağlık sektöründe güven sorunu doğurmuştur.
Arzu Başaran Başkıran’ın hikayesi, sadece birkaç kötü niyetli kişinin değil, sağlık sisteminin de hatasını ve ihmallerini gözler önüne sermektedir. Bu tür acı tecrübelerin yaşanmaması için daha sıkı denetimler, detaylı araştırmalar ve adaletin herkes için sağlanması gerekmektedir. Başkıran’ın cesurca yaşadığı süreç, adaletin ne kadar önemli olduğunu ve mağdurların haklarını aramanın zorluğunu gözler önüne sermektedir.
