Yeni Haberler

bilalpng-Un19jKYelUqW0CJ4FqkzNA.png

web sitesinde haber muhabirisin bu içeriğe göre dikkat çekici başlık yazar mısın CHP Parti Sözcüsü Deniz Yücel, MYK toplantısı devam ederken toplantının gündemine ilişkin basın açıklaması yaptı. Yücel’in açıklamaları şöyle: *Bugünkü toplantımızda, az sonra değineceğim ülke gündemine ilişkin başlıkların dışında, parti programımızın hazırlıklarıyla ilgili de görüşmeler yaptık. Parti programımız, iktidara geldiğimizde 22 yıllık tahribatın ülkeyi sürüklediği karanlık tablodan ülkemizi nasıl refaha çıkaracağımızın yol haritası olacaktır. *Bu nedenle üzerinde titizlikle çalışıyoruz. Parti programımız sadece CHP üyeleri için değil, bütün Türkiye için büyük bir önem taşıyor. Çünkü bugün, parti programını hazırlayan kadrolar, yarın hükümet programını hazırlayacaklar. Hükümet programını hazırlayacağımız günlerin ilk adımlarını atmanın bilinciyle büyük gururla çalışmalarımızı sürdürüyoruz. CEVDET YILMAZ’A ENFLASYON TEPKİSİ *Büyük bir toplumsal bunalım yaşıyoruz. Ülke gündeminde sürekli toplumun ahlaki değerlerine ve vicdanına dokunan konular var. Bunun yanı sıra, artık kronikleşen ekonomik buhran işçisinden emeklisine, memurundan esnafına, çiftçisinden dar ve orta gelirlisine kadar herkesi çaresiz bırakmış durumda. *Toplumda büyük bir mutsuzluk ve umutsuzluk hali mevcut. Akıllarda ödenemeyen faturalar, kredi kartı borçları, kiralar ve mutfak masrafları var. Vatandaş geleceğinden umutsuz. Sokakta durum böyleyken sarayda ise durum toz pembe. *Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’a göre, enflasyonla mücadelede kısa vadeli zorluklar yaşanabilirmiş. Sayın Yılmaz’ın enflasyonla mücadele edildiğini düşünmesi bir garabet, uzun vadeli zorluklardan haberinin bile olmaması ayrı bir garabet. Anlaşılan iktidar partisi üyelerinin saray ekonomisi dışında, ekonominin gerçeklerinden, bilhassa da sokağın gerçeklerinden haberleri dahi yok. *Enflasyonla mücadele neden sokakta hissedilmiyor, neden mutfakta hissedilmiyor? ‘Enflasyonu kademeli bir şekilde düşürürken büyümeye de devam ediyoruz’ demek tam anlamıyla vatandaşın aklını ve zekasını hafife almaktır. TASARRUF ELEŞTİRİSİ *Siz hangi ekonomik reformu yaptınız, hangi kurumun özerkliğini güçlendirdiniz de hem enflasyon düşecek hem de büyüme devam edecek? Türk lirası döviz karşısında değer kaybetmeye devam ederken, ülkede can ve mal güvenliği kalmamışken, hukukun üstünlüğü yerini üstünlerin hukukuna bırakmış, bağımsız ve tarafsız yargıya rahmet okunurken AKP yöneticileri hala kendilerinin bile inanmadığı açıklamalar yapmaya devam ediyor. *Şatafatınızdan, makam araçlarınızdan, lüks otellerinizden, markalı saatlerinizden, ıstakozlu akşam yemeklerinizden, çifte maaşlarınızdan ve huzur haklarınızdan kısmadan büyümeyi, enflasyonla mücadelenin önünde tutan orta vadeli bir programla bunun olmayacağını da Orta Vadeli Plan ile (OVP) ekonomik buhranın faturasını işçiye, emekçiye, emekliye kısaca, dar gelirliye çıkardığınızı gayet iyi biliyorsunuz. *Vatandaşın kursağındaki ekmeğe el uzatıyorsunuz ama iş kendinize gelince lüksünüzden, şatafatınızdan vazgeçmiyorsunuz. ‘İtibardan tasarruf olmaz’ diye bir şey tutturmuşlar. Olur kardeşim, itibardan da tasarruf olur israftan da tasarruf olur lüksten ve şatafattan da tasarruf olur. SARAYIN HARCAMALARI *Bakın, Cumhurbaşkanlığı sarayının sadece ağustos ayında yaptığı harcama, 1 milyar 798 milyon 969 bin lira. Cumhurbaşkanlığının bir aylık harcaması, 900 bin öğrencinin KYK kredisine denk. Cumhurbaşkanlığı bir günde 58 milyon 31 bin lira, bir saatte 2 milyon 417 bin lira, bir dakikada 40 bin 299 lira harcadı. *Bu saray üç emeklinin maaşını, bir dakikada harcayan bir kara delik. AKP iktidarı emeklilerle dalga geçmenin ötesinde, artık emeklilerden vazgeçmiş durumda. Emeklilerin aylık 12 bin 500 TL ile geçinmesini beklemek, emeklilere ‘siz yaşamayın’ demek. *Bu zihniyetin gözü öyle kör olmuş ki Erdoğan’a göre Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik durumun müsebbibi Gezi olaylarıymış. *‘Ben ekonomistim’ diye atıp tuttuğu günleri, ‘Faiz sebep, enflasyon sonuç’ diye ahkam kestiği günleri, ekonominin başına geçirdiği muhteris damadını, gözlerinden ışık saçan, sürekli sırıtan, sırıtmaktan başka bir iş bilmeyen bakanını, Kur Korumalı Mevduat (KKM) hesaplarına ödenen milyarlarca lira faizi, gömlek değiştirir gibi değiştirdiği Merkez Bankası Başkanlarını unutmuş; ekonomik krizin sorumlusu Gezi olaylarıymış, öyle mi? *Sayın Erdoğan, bunu bile iddia edebilecek kadar insicamını yitirmiş durumdasın. Görüyoruz ki Gezi olaylarından hiç ders almamışsın. Ekonomideki beceriksizliğinizin, basiretsizliğinizin faturasını yeşile, doğaya, yaşam tarzına sahip çıkan insanlara yıkma gayretindesin. Gezi olaylarının ekonomiye olumsuz bir etkisi olduysa o da Can Atalay, Osman Kavala ve Tayfun Kahraman gibi isimleri haksız yere, hukuksuz yere, kumpas davalarıyla Silivri zindanlarında tutsak etmenizden kaynaklanmaktadır. *Bir ülkede hukuk olmazsa, adalet olmazsa, yargı bağımsızlığı olmazsa o ülkede ne ekonomi düzelir ne de demokrasi olur. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarını tanımayan bir ülkeye, ne yabancı yatırımcı gelir ne kendi yatırımcısı bir kuruş yatırım yapar ne de ülke parasının değeri olur. BİLAL ERDOĞAN’A EYT ELEŞTİRİSİ *Bütün bunlar yetmiyormuş gibi, şimdi de oğul Bilal Erdoğan çıkmış, ekonomiyle ilgili akıl veriyor. Neymiş efendim, EYT felaketmiş. Neymiş efendim, kandırılmışmış. Neymiş efendim, siyasetin popülizme zorlamasıymış. *Bana bak, Bilal Erdoğan, bu işler seni aşar. EYT dediğin şey emektir, alın teridir, hak ve hayat mücadelesidir. *Sen, Cumhurbaşkanının oğlu olmak dışında hiçbir vasfı olmayan bir adamsın. Gemiciklerle anılan, paraları sıfırlamakla anılan, ‘Bilal’e anlatır gibi’ cümlesinin öznesi olan bir adam, binlerce emekçinin hak mücadelesiyle, alın teriyle ilgili ahkam kesemez. Sana bir şey söyleyeyim: Felaket nedir biliyor musun? Felaket olan EYT değil, felaket olan AKP iktidarının ta kendisidir. İnsanda birazcık utanma olur. *Utanma demişken Bilal Erdoğan kadar ekonomiden anlamasa da Mehmet Şimşek de bazı değerlendirmelerde bulunmuş. Markete gitmiş, hayat pahalılığıyla tanışmış. Vatandaş dert yanınca Türkiye’nin en büyük sorununun geçim sıkıntısı olduğunu anlamış. Ne diyelim, günaydın. *Sorunu, göreve geldikten bir yıl sonra teşhis etmiş. Fiyatlar artıyormuş ama yavaş artıyormuş. Bu hiç kimsenin fark edemediği, müthiş tespitleri nedeniyle kendisini tebrik ediyoruz. Bunları söylerken biraz olsun utandı mı, bunu da merak ediyoruz. Ekonomistler ciddi bir devalüasyon riskinden söz ediyor, döviz krizi endişesini dile getiriyor. *Kira sorunu büyüyor. İşsizlik artıyor. Asgari ücret, yoksulluk ücretine dönüşmüş durumda. Emekli feryat ediyor. Bakan Bey daha markete yeni gitmiş, çarşı pazardaki durumu daha yeni görmüş. Vallahi bravo. ERKEN SEÇİM *Hal böyleyken AKP Sözcüsü Ömer Çelik, ‘Erken seçim olmayacak, seçim zamanında yapılacak’ diyor. Çok ama çok yanılıyor çünkü halk geçinemiyor. Bu halk, bir üç buçuk sene daha bu ağır ekonomik koşullara dayanamaz. *Geçim olmazsa seçim olur. Erken seçimden korkuyorlar çünkü Erdoğan’ın kazanamayacağını biliyorlar. Erken seçim istemiyorlar çünkü sokağa bile çıkamıyorlar. Erken seçimden çekiniyorlar çünkü söyleyecek sözleri, yapacak icraatları yok. *Emeklinin tepkisinden, öğrencilerin feryadından, kadınların eleştirilerinden rahatsızlık duyuyorlar. Artık AKP’nin masallarını dinleyecek bir kitle yok. Bu ülkede artık yeni sayfalar açılacak. Türkiye’de değişim başladı, bunun önünde kimse duramaz. *Bu ülkeyi çocuklar için güvenli bir yer haline getiremediğimiz her günü sorgulamamız gerekiyor. Sekiz yaşındaki Narin’i toprağın altına gönderen bu organize kötülükle hukuk önünde hesaplaşmadan yeni Narinlerin ortaya çıkmasını engelleyemeyiz. Bunun için de etkin bir soruşturma, bağımsız ve tarafsız bir yargılama yapılması gerekiyor. *Ama bizde ne oluyor? Daha Narin kızımız bulunmamışken bir AKP Milletvekili çıkıyor, ‘Bildiğim her şeyi söyleyemem. Aile, dostum’ diyebiliyor. Bunun üzerine gerçekleri saklayan bu kişiye bir kişi de çıkıp ‘Sen ne biliyorsun da anlatmıyorsun’ diyemiyor. *Erdoğan diyor ki ‘Bir çocuğun naaşı üzerinden siyaset yürütülmez.’ Evet, çok doğru, bir çocuğun naaşı üzerinden siyaset yürütülmez de sen Berkin Elvan’ın annesini seçim meydanlarında yuhalattığını ne çabuk unuttun Sayın Erdoğan? Adalet Bakanı, ‘Galip Ensarioğlu’na bildikleri soruldu mu’ sorusuna, ‘Galip Bey bu konuda ne demek istediğini basın mensuplarına açıkladı, burada dosyanın gizliliğine vurgu yaptı’ diyor. *Soruşturmanın gizliliği devam ederken televizyonlarda çarşaf çarşaf ifadelerin yayınlandığını bilmediğimizi zannediyor herhalde. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı ise 19 gün boyunca ortada yoktu. Kendisine hiçbir şey sorulamadı. Çünkü sekiz yaşında bir çocuğun can verdiği, iki yaşında bir bebeğin istismara uğradığı günlerde kendileri Bodrum’da tatildeydi.  “HESAP VERMEZLERSE BAŞKA NARİNLER DE OLACAK” *Narin kızımızın naaşının bulunmasının ardından yayın yasağı kaldırıldı ama soruşturmanın gizliliğinin devam ettiği unutuldu ya da unutturuldu. Cumhuriyet Savcılığı tarafından yürütülen bütün soruşturmalar kural olarak üçüncü kişiler açısından gizlidir. Soruşturmanın tarafları açısından da hakim kararıyla gizliliğe karar verilebilir. *Ancak ortada hukuken açıklanamayan bir durum var. Mesela, delil toplama aşamasında çok ciddi zafiyetler var. Jandarma, adeta halkın beyanı üzerinden bir soruşturma yürütüyor. Yönlendirmelerle delil topluyor. *Arama çalışmalarını yine köyde yaşayan ve bu cinayetin şüphelilerinin yönlendirmeleri doğrultusunda yapıyor. Soruşturmadaki belgelerin, ifade tutanaklarının, delillerin yayınlanması ne yazık ki bazı delillerin karartılmasına, şüphelilerin ifadelerini organize etmelerine neden oldu. Tüm bunlar da etkin bir soruşturma yapılmasını engelledi. *Biz CHP olarak çocuklarımızın geleceğinin güvencede olabilmesi için bu dosyayı sonuna kadar takip edeceğiz. Bu dosyanın unutturulmasına izin vermeyeceğiz. Çünkü biliyoruz ve uyarıyoruz: Eğer gerçek sorumlular hukuk karşısında hesap vermezlerse başka Narinler de olacak. “BUNUN ADI SESSİZ DEVRİM DEĞİLDİR” *Kurduğu her cümlede gerici zihniyetini ilan eden, attığı her adımda laik, demokratik ve çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’ne duyduğu nefretini ayan beyan ifşa eden ve maalesef Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) başında olan bir kişi var. Türkiye’de eğitimde sessiz bir devrim gerçekleştirdiğini söylemiş. *Bu ifade küstahça, pişkince ve şuursuzca söylenmiş bir itiraftır. Pırıl pırıl çocuklarımızı imzaladığı protokollerle cemaat ve tarikatların kucağına iten, tüm okullarımıza adeta medrese müfredatını sokan bu zatın her hamlesi bir gericilik örneğidir, her hamlesi Milli Eğitime ihanettir. Yusuf Tekin’in başında olduğu MEB’de öğretmene atama yok ama ‘foncu’ diyerek hakaret etmek var. *Öğretmen maaşlarında eşitlik yok ama protesto hakkını kullanan öğretmeni yerlerde sürüklemek var. Bilimin esamesi yok ama Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli saçmalığıyla çocuklarımızı laik, çağdaş ve bilimin ışığındaki eğitimden uzaklaştırmak var. ÇEDES denilen ucube projelerle körpe yavrularımızı tabut başında ağlatmak var. *Bana bak Yusuf Tekin, bunun adı…

Giriş Yap

BBC TÜRK ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin