Avrupa Birliği (AB), 10 Kasım 2024 tarihinde yürürlüğe girecek olan Elektronik Giriş/Çıkış Sistemi (EES) ile sınır güvenliğini artırmayı ve yasadışı göçü engellemeyi hedefliyor. Bu yeni uygulama ile AB dışından Schengen bölgesine seyahat edenlerin giriş ve çıkışları dijital olarak kaydedilerek, pasaportlara fiziksel damga yerine dijital kayıt yapılacak. Avrupa Komisyonu’nun İçişlerinden Sorumlu Üyesi Ylva Johansson, yeni sistemin kapsamının üçüncü ülke vatandaşlarını da içereceğini ve bu kişilerin biyometrik verilerinin alınacağını açıkladı. Bu süreçte yüz tanıma ve dört parmak izi kaydı da yapılacak.
EES, Schengen bölgesindeki 27 ülkenin yanı sıra Bulgaristan ve Romanya’da da uygulanacak. Türk vatandaşları da Avrupa’ya yapacakları seyahatlerde bu yeni sisteme tabi olacaklar. Seyahat öncesinde ek bir belge sunmalarına gerek olmayacak, ancak sınır kapılarında biyometrik verilerin toplanması işlemi bekleme sürelerini uzatabilir.
Göç politikaları uzmanları, EES’in Avrupa sınır güvenliği açısından önemli bir adım olduğunu belirtiyor. Dijital kayıtların sınır geçişlerini güvenli ve hızlı hale getirebileceğini ifade eden uzmanlar, biyometrik veri toplama süreçlerinin etkin bir şekilde yönetilmesi gerektiğine dikkat çekiyor. Bununla birlikte, sınır geçişlerinde olası uzun bekleme süreleri ve teknolojik aksaklıklar konusunda hazırlıklı olunması gerektiğini vurguluyorlar.
Özellikle Türk vatandaşlarının bu yeni sistemle karşılaşacak olması, seyahat süreçlerinde değişikliklere neden olabilir. Yolcuların sınır kapılarında biyometrik verilerin toplanması için daha fazla zaman ayırmaları gerekebilir, bu da seyahat planlarında aksaklıklara yol açabilir. Dolayısıyla, seyahat edecek olan kişilerin bu süreçleri göz önünde bulundurarak planlama yapmaları önem taşımaktadır.
Sonuç olarak, AB’nin Elektronik Giriş/Çıkış Sistemi (EES) ile sınır güvenliğini artırmayı hedeflediği ve yeni sistemin 10 Kasım 2024 tarihinden itibaren yürürlüğe gireceği biliniyor. Uzmanlar, bu sistemin sınır geçişlerini daha güvenli ve hızlı hale getirebileceğini belirtirken, olası teknolojik aksaklıklara karşı da hazırlıklı olunması gerektiğini vurguluyorlar.
